TC
İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ
2013-2014
Akademik Yılı AVRUPA BİRLİĞİ ÖZEL HUKUKU
Bahar
Yarıyılı BÜTÜNLEME Sınavı ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 17 Haziran 2014
1. Fransız Hükümeti
aşağıdaki tedbirleri almak istemektedir:
a. AB Üyesi Doğu Avrupa
devletlerine kayıtlı TIR/Kamyonların, Fransa’da neden olduğu ölümcül kazalardan
ötürü, mal ithali için ülkeye girerken zorunlu araç muayenesine tabi
kılınmaları ve 10 Euro karşılığında yola elverişlilik belgesi almalarını şart
koşar.
ÇÖZÜM:
Kural: AB üyesi
devletlerin ülkeleri arasında malların tek pazarda serbest dolaşımını sağlamak
için, gümrük vergi, harç veya ücretler ile ulusal korumacılık yapılması ABİA
30. madde ile yasaklanmıştır. Bu yasağın iki unsuru vardır. i. sadece gümrük
vergisi değil ama buna denk etkiye sahip olan ücretleri kapsar; ii. yasak mali
nitelikteki tedbirlere ilişkindir. (1969 Sociaal Fonds Davası)
Olayda,
Fransa'ya girerken TIR/kamyonların araç muayenesi için istenen €10 bedel bir
gümrük vergisi değildir. Fakat ithal edilen malların sınırdan geçişi sırasında
uygulanan mali nitelikte bir ücretlendirmedir ve gümrük vergisine denk etkiye
sahiptir. Tıpkı gümrük vergisi gibi,
buna denk etkiye sahip koruyucu ulusal tedbirler de 30. madde yasağı
içine girer.
[ABAD
1969
Komisyon v İtalya davasında gümrük vergisine denk etkiye sahip ulusal
tedbirler kavramını geniş yorumlamış ve yasağı sıkı bir şekilde uygulamıştır.
Böylece bu amaca yönelik her türlü dolaylı usuli araçlar da yasaktır.]
Bunun bir istisnası: eğer ücret
ithalatçıya verilen hakiki bir
hizmetin karşılığı ise ve ithalatçıya açık, kesin ve somut bir yarar sağlıyor
ise, o zaman 30. madde yasağına giren denk etkiye sahip bir ücret sayılmaz.
(1983 Komisyon v. Belçika) Bu halde ücret hizmetin gerçek masrafını
yansıtmalıdır.
Ancak
burada hizmet, AB üyesi Doğu Avrupa devletlerine kayıtlı araçların muayenesi için
zorunlu kılınmıştır:
Zorunluluk,
AB hukuku tarafından değil ama Fransa tarafından sadece Doğu Avrupa menşeli
araçlar aleyhine getirilmiştir. (1988 Komisyon v Almanya) Sadece
menşei Doğu Avrupa devletleri olan ithalata uygulanması zorunluluğu, ABİA 18.
maddedeki milliyet esasına dayalı doğrudan ayırımcılık
yasağına girer.
ABİA
36. madde uyarınca insan sağlığı ve
yaşamının korunması istisnası ile hukuka aykırılık kaldırılabilir mi? İnsan sağlığı ve yaşamına ciddi tehlike arz
eden durumlarda bu mümkündür. Ancak AB üyesi bir devlette araç muayenesinden
geçerek yola elverişli bulunan bütün araçların, daha sonra bir başka AB üyesi
devlet tarafından trafik riski taşıdığı iddiasıyla tekrar zorunlu araç
muayenesine tabi kılınmasının 36. madde altında haklı görülmesi çok zordur.
b. Fransa’da sağlıklı yaşamı
teşvik etmek için, Fransız yerli malı katlanabilir bisikletler üzerindeki KDV
oranını azaltarak vergi indirimi koymak ister. Ama ithal edilen bütün yarış
bisikletleri üzerindeki KDV oranını korur.
ÇÖZÜM:
Kural olarak: KDV oranlarını
belirlemek, hükümetin iç hukuk tasarrufudur. AB, ulusal vergi sistemlerine
karışmaz.
Ancak
ABİA 110. madde, yerli malların lehine koruyucu etki yaratan ve dolayısı ile
ithal edilen malları dezavantajlı hale getiren bir ulusal vergi sistemini
hukuka aykırı görmüştür ve yasaklamıştır. Fransa, yerli malı katlanabilir
bisikletler üzerindeki KDV oranını indirerek, ithal edilen yarış bisikletleri
aleyhine bir durum yaratmaktadır.
Bu
durumun yasağın kapsamına girip girmediğini incelemek için, 110. madde ikiye
ayrılır: (i) benzer ürünler ve (ii)
birbirine benzemeyen ama sadece birbiri ile rekabet içerisinde bulunan ürünler.
O
halde ilk soru: katlanabilir bisikletler ile yarış bisikletleri benzer ürünler
midir?
Her
ikisi de bir ulaşım aracıdır denebilir. Fakat ili ayrı tür bisikletin,
tüketicinin farklı ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olduğu düşünülebilir:
Şöyle ki, katlanabilir bisiklet, çoğunlukla, bir yerden bir başka yere seyahat
eden kişiler tarafından bir ulaşım aracı ve şekli olarak kullanılır. Oysa yarış
bisikleti, sıradan halktan çok bisiklete ilgi duyanlar tarafından spor yapmak
amacıyla kullanılır. Bu bakımdan benzer ürünler olarak sayılamaz.
Sonuç olarak: katlanabilir
bisikletler ile yarış bisikletlerin benzer ürünler olmadığı kabul edilir ise,
korumacı etki doğurmadığı sürece, farklı vergi oranı uygulamak yasak içerisine
girmez.
Böyle
bir korumacı etki için, ikinci soru: katlanabilir bisikletler ile yarış
bisikletleri birbiri ile rekabet içerisinde midir? Bisiklet sporunu seven biri, almak istediği
yarış bisikletini aynı zamanda işe veya okula gitmek için günlük hayatla
seyahat amacı ile kullanmak isteyebilir. Yine müşteri aslında günlük hayatta
seyahat etmek amacıyla kullanmak üzere, çok daha hızlı olan yarış bisikletini
tercih etmek isteyebilir. Her iki durumda yerli malı katlanabilir bisikletler
ile, ithal edilen yarış bisikletleri arasındaki ciddi fiyat farkı müşterinin
tercihini belirleyebilir.
Sonuç olarak: eğer ithal edilen
yarış bisikletleri üzerindeki yüksek KDV oranı, alıcıyı daha düşük KDV'li ve
dolayısıyla daha ucuz yerli malı katlanabilir bisiklet lehine bir tercihe
itiyor ise, o zaman bu vergi farkından kaynaklanan bir koruma tedbiri yerli
malı katlanabilir bisikletler lehine ortaya çıkmış demektir. Bu da, ABİA 110
(2). maddeye aykırı olacaktır.
Böyle olsa bile, bu KDV
farkı, meşru bir amacı yerine getirmek için orantılı bir tedbir olarak haklı gösterilebilir. Buradaki meşru
amaç, Fransa'da sağlıklı yaşamı teşvik etmek politikasıdır. Katlanabilir
bisikletler üzerindeki KDV oranını azaltmak, bu meşru amacı yerine getirmek
amacı olabilir. Ancak yarış bisikletlerini bu vergi teşviki kapsamı dışında tutmak,
mantıklı, tutarlı ve orantılı değildir. Çünkü yerli malı lehine ayırımcı ve
korumacı etki doğurur. 110 (2). maddedeki yasak kapsamına girer.
c. Fransız çiftçileri,
İspanya’dan gelen ucuz sebze ve meyve ithalatını protesto etmek için, Paris
çevre yolunu ulaşıma kapatmışlardır. Fransız polisi, asayişi sağlamak için yapılacak
bir müdahalenin olayları kötüleştirerek İspanyol kamyoncuların, sivil halkın,
göstericilerin ve polisin can ve mal güvenliğini tehlikeye atacağı gerekçesi
ile, gösterilerin devamına ve ulaşımın engellenmesine müsaade etmiştir.
Fransa’ya AB hukuku
bakımından ilgili hükümler uyarınca neler tavsiye edersiniz?
ÇÖZÜM: Fransız çiftçileri
tarafından ulaşımın engellenmesi, İspanya'dan gelen sebze ve meyvelerin
ithalatını sınırlar.
Oysa kural olarak: ABİA 34. madde
ticarete yönelik bütün engelleri ortadan kaldırmayı amaçlar. Üye devletler
arasındaki ithal üzerinde bütün miktar sınırlamaları ile bunlara denk etkiye
sahip olan ulusal tedbirleri yasaklar. 1974 Dassonville kararı, Birlik
içerisindeki ticareti her türlü şekilde olumsuz etkileyen ulusal tedbirleri,
miktar sınırlamalarına denk etkiye sahip olan tedbirler olarak çok geniş yorumlamıştır.
Fransız çiftçileri tarafından ulaşımın engellenmesi, üye devletler arasındaki
ticareti engellemiştir.
34. madde altında Fransız
Hükümetinin ülkesinde ticaretin engellenmesini ortadan kaldırma yükümlülüğü: 34. madde sadece
negatif bir yükümlülük, yani tedbir almaktan imtina etmek veya ticaretin
engellenmesine yol açacak şekilde davranmaktan kaçınma yükümlülüğünü getirmez.
Fakat AB Andlaşmasının 4(3). maddesi (üye devletler kurucu andlaşmadan doğan
yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadırlar) ile beraber yorumlandığında,
kendi ülkesi içerisinde malların dolaşım serbestliği ilkesinin uygulanması için
her türlü gerekli ve uygun olan tedbirleri almak yönünde pozitif bir yükümlülük
vardır.
Fransa'nın,
olayların kötüleştirerek İspanyol kamyoncuların, sivil halkın, göstericilerin
ve polisin can ve mal güvenliğini tehlikeye atacağı gerekçesine dayanarak
gerekli tedbirleri almaması ve gösterilerin devamına ve ulaşımın engellenmesine
müsaade etmesi, 36. madde altında kamu
düzeni ve kamu güvenliği istisnası ile haklı görülebilir mi?
Bu
davanın görüldüğü 1997 Komisyon v. Fransa kararında, ABAD, Fransız hükümetinin Fransız çiftçileri tarafından ulaşımın
kapatılarak İspanya'dan ithal edilen sebze ve meyvelerin ithalini
engellenmesini önleyici tedbir almamasını 34. maddeye aykırı görmüştür ve 36.
maddeyi uygulamamıştır.
3. Avrupa Birliği hukukunda
bağımsız bir şekilde kazanç sağlayan serbest meslek sahibi, iki benzer fakat
farklı mahiyette serbest dolaşım hakları tanınmıştır. Bu dolaşım serbestliklerini, ABAD içtihatlarını
da dikkate alarak, açıklayınız.
ÇÖZÜM: Bunlar,
Yerleşme özgürlüğü, bir gerçek kişinin ya da bir
firmanın bir meslek icrasında bulunmak için üye devletin ülkesinde yerleşme
hakkıdır. (2/74 Reyners Davası) Bu hak, sınırsız bir süre için bir başka üye devlette sabit
bir yerleşme ve gerçek bir ekonomik
faaliyette bulunmayı kapsar. Kişi, kendi ülkesinin dışında bir başka üye
devletin ekonomik hayatına daimi ve
kesintisiz bir şekilde dahil olmaktadır. Ücret karşılığı olmayan
işlere girmek, onları yapmak ve işletmeler kurmak, onları yönetmek de bu hakkın içine girer.
Fakat siyasi, kültürel ya da dini faaliyetler bunun dışındadır.
Hizmetlerin serbest dolaşım
hakkı ise, bir üye
devlette yerleşik olan bir kişinin, bir
başka üye devlette geçici ve aralıklarla hizmet üretmesini kapsar. (33/74
Van Binsbergen Davası) Örneğin, Belçika'da yerleşmiş bir Hollandalı
avukatın Almanya, Fransa ve İngiltere'de yaşayan müvekkillerine hizmet sunması
bu çerçevededir. Hizmet,
ücret karşılığı sunulan herhangi bir serbest mesleğin ekonomik icraasıdır. Bu
hizmet sunulması uzun bir süre devam edebilir ve hatta çok seneler devam
edebilir. (21/01 s. Schnitzer Davası)
Bunların arasındaki fark sunulan
hizmetin düzenliliği, dönemselliği ve sürekliliği bakımındandır (55/94 s Gebhard Davası).
Yerleşme özgürlüğü, ekonomik
amaçla bir üye devletin ülkesinde yerleşmeyi kapsar. Bu hakkın içinde, ev
sahibi üye devletin ülkesinde, daimi
ve kesintisiz olarak kalma durumu da yer alır ve yerleştiği
devletin ulusal hukuk düzenine tabidir.
Oysa bir hizmetin sunulması ve
yerine getirilmesi, bazı durumlarda, ev sahibi üye devletin ülkesinde sadece geçici
ve aralıklı olarak ikamet edilmesini
gerektirebilir. Serbest meslek erbabı olarak statüsü geldiği üye devletin iç
hukuku tarafından düzenlenir.
O halde, yerleşme özgürlüğü, ev
sahibi üye devlette bağımsız bir şekilde kazanç sağlayıcı ekonomik faaliyetin
sürekliliği ve yapılanmanın kapsamı ile farklılık gösterir. Buna karşılık,
hizmet sunan bağımsız bir şekilde sadece hizmeti sunmak amacıyla, geçici olarak
diğer bir üye devlette bulunur. Örneğin, bir üye devlette yerleşik bir inşaat firmasının, bir başka üye
devlette binalar
yaparken, ev sahibi ülkede geçici olarak kalması zorunludur.
4. “Avrupa Birliği
vatandaşlığı kavramı, kurucu andlaşmada mevcut dolaşım serbestliği hükümleriyle
verilen hakların içeriğine aslında yeni hiç bir şey katmaz.”
Bu beyanı, ABAD içtihatlarını
da dikkate alarak, eleştirisel olarak değerlendiriniz.
ÇÖZÜM: AB vatandaşlığı
kavramı ilk kez resmen 1992 Maastricht Andlaşması ile AB hukukuna girmiştir.
Amaç, Birliği halkına yaklaştırmaktır.
ABİA 20. madde bir
üye devletin vatandaşı olan bir kişinin otomatik olarak AB vatandaşı sayılacağını
öngörmüştür. Ancak üye devlet vatandaşlığının bir hukuki sonucudur; onun yerine
ikame değildir.
21.
madde ise, bütün AB vatandaşlarına kurucu andlaşmalar ve
ikincil hukuki tasarrufların çerçevesinde serbest dolaşım haklarını verir.
Ancak 45. madde
zaten ekonomik olarak aktif olan üye devlet vatandaşlarının, mesela işçi ve
serbest meslek sahiplerinin, serbest dolaşım haklarını düzenler.
O
halde burada söz konusu olan haklar, ekonomik olarak aktif olmayan kişilere,
daha önce sadece çalışanlara tanınan hakların bazılarını vermektir.
Ekonomik olarak aktif olmayan kişilere haklar
verilmesinin bir dayanağı, 18. maddede
bulunan eşit muamele ilkesidir. Buna göre, ev sahibi üye devletin
vatandaşları ile AB vatandaşı göçmenler arasında ayırım yapılması yasaktır.
Böylece yasal olarak ikamet kazandıkları ülkede eşit muamele görme hakkına
dayanarak, AB vatandaşlığı kavramından çıkarılabilecek haklar, ekonomik olarak aktif olmayan kişiler,
mesela iş arayanlar ve öğrenciler lehine, sosyal güvenlik ve sosyal refah
ve kültürel hakları kapsar.
Uygulanması
ise, 2004/38/AT
sayı ve 29 Nisan 2004 tarihli Direktif (yönerge) ile, vatandaşların hakkı
ve bunların aile üyelerinin üye devletlerin ülkesinde serbestçe dolaşma ve
ikamet hakkının düzenlenmesi şeklinde olmuştur.
Niteliği: C-413/99
Baunbast Davasında, AB vatandaşlığına dayanan serbest dolaşma ve
ikamet hakları 18. madde çerçevesinde artık kendi başına ek özgün haklar olarak
görülmüştür. Divan, AB vatandaşlık haklarına getirilebilecek sınırlamaların
hukuka uygunluğunu orantılılık ilkesine tabi kılmıştır. Nitekim C-200/02
Zhu ve Chan Davasında, çocuğun AB vatandaşlık hakları ailelerine ve
vasilere genişletilmiştir. Carpenter Davasında genişletici yorum
benimsenmiştir.
Ancak
tamamen bir iç hukuk meselesi olan ve üye devletin göçmenlik ve vatandaşlık
hukukuna tabi olan meseleler bakımından AB vatandaşlığının bir hukuki etki
doğurmaz. (C-148/02 Garcia Avello v Belçika Davası)
AB
vatandaşlığı, ekonomik olarak aktif olmayan üye devlet vatandaşlarına diğer üye
devletlerin ülkesinde haklar verir. C-85/96 Martinez Sala Davasında bir
başka üye devletin ülkesinde hukuka uygun ikamet sahibi AB vatandaşı, kurucu andlaşmalardaki bütün hükümler bakımından eşit muameleye tabi tutulma hakkına
sahiptir.
Bu
yüzden, AB vatandaşlığı çalışmayanların haklarını genişletir: öğrenciler ve iş arayanlar lehine daha önce
sadece göçmen çalışanlara sağlanan bazı sosyal avantajlar ihdas edilmiştir.
Ancak öğrencinin hukuka uygun olarak ikamet kazanması, eşit muamele için
gerekli kılınabilir Bu C-209/03 Bidar Davasında 3 yıllık yasal ikamet, yine 2009
Förster Davasında 5 yıllık
yasal ikamet şartına bağlanmıştır. İş arayanlar da, bu süre zarfında ev sahibi
üye devletin vatandaşları ile aynı hakları iddia edebilirler. Ama C-138/02
Collins Davasında işsizlik yardımı isteyen ne ev sahibi İngiltere'nin
vatandaşı, ne de İngiltere'de ikamet eden bir İrlanda vatandaşı ve Amerikalı partnerinden
ikamet şart aranmasını, Divan orantılılık ilkesine bağlı meşru bir sınırlama
olarak görmüştür.
Bunlar
dikkate alındığında, AB vatandaşlığı, özellikle 45. madde altında işçilere
tanınan serbest dolaşım hakkından daha önce faydalanamayan ekonomik olarak
aktif olmayan üye devlet vatandaşlarına önemli yararlar sağladığı görülür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder