Cevap Anahtarı el yazısı ile yazıldığı için özür dilerim. (ME)
20 Nisan 2013 Cumartesi
2012-3 Bahar Milletlerarası Hukuk - II Vize Cevap Anahtarı
T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ HUKUK
FAKÜLTESİ
2012-2013 Akademik Yılı MİLLETLERARASI HUKUK – II:
Bahar Yarıyıl Ara Sınavı CEVAP ANAHTARI 11 Nisan 2013, saat 11:00-12:15
2012-2013 Akademik Yılı MİLLETLERARASI HUKUK – II:
Bahar Yarıyıl Ara Sınavı CEVAP ANAHTARI 11 Nisan 2013, saat 11:00-12:15
(Tek cevap kağıdı sınırı vardır. Sınava BM Şartı ve UAD
Statüsü ile 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesini getirebilirsiniz.)
1.)
Uluslararası uyuşmazlıkların barışcı çözümü ilkesi nedir? Bu tür çözümler için
uygulanan diplomatik yöntemler nelerdir?
C_1.) Uluslararası hukukta kuvvet kullanma yasağının
bir uzantısı, uluslararası uyuşmazlıkların barışçı çözümü ilkesidir. Bu ilke
uluslararası hukukun en temel ilkelerinden biri olarak BM örgütünün amaçlarının
(BM Şartı 1(1).md) içerisinde yer almıştır ve ifadesini BM Şartının 2(3).md’de bulur: “Tüm üyeler uluslararası uyuşmazlıklarını
barışçı yollarla çözeceklerdir.” (1p)
Bu ilkenin
hukuki niteliği daha sonra BM genel Kurulu kararları ile teyid edilmiştir: (2p)
·
BM
Genel Kurulunun 1970 tarihli 2625 s.k. Devletlerarasında BM Şartı uyarınca
Dostça İlişkiler ve İşbirliği Hakkında Uluslararası Hukuk Prensiplerine Dair
Beyanı (ki
uluslararası uyuşmazlıkları barışçı çözümü yükümlülüğünü, sadece BM üyesi değil
ama üye olmayan bütün devletlere teşmil etmiştir.)
·
BM Genel Kurulunun 1982 tarihli Uluslararası
Uyuşmazlıkların Barışcı Çözümüne Dair Manila Bildirisi (ki taraflara uyuşmazlıkları iyi
niyet ve işbirliği ruhu içerisinde en kısa zamanda hakça çözümler aramak
yükümlülüğü getirmiştir.)
·
BM
Genel Kurulunun 1988 tarihli Uluslararası Barış ve Güvenliği Tehdit edebilecek
Uyuşmazlık ve Durumların Önlenmesi ve ortadan Kaldırılması ile Bu Alanda BM’in
Rolü Hakkındaki Bildirisi
UAD,
Nikaragua ve ABD arasındaki Nikaragua
Davasındaki 1986 tarihli kararında uluslararası uyuşmazlıkların
barışçı çözümü ilkesinin teamül (örf ve adet) hukuku niteliğine sahip olduğunu
teyid etmiştir. (2p)
Bu tür
çözümler için uygulanan diplomatik yöntemler, BM Şartının 33(1).md’de şu
şekillerde ifade edilmiştir: (5p)
i. Görüşme,
ii. Dostça Girişim, iii. Arabuluculuk, iv. Soruşturma, v. Uzlaştırma
2.)
Uluslararası tahkimi, Uluslararası Adalet Divanı yargısından ayıran temel
özellikler nelerdir? Hakem kararlarının hukuki etkisi nedir?
C_2.) Uluslararası tahkimi, Uluslararası Adalet Divanı
yargısından ayıran temel özelliği: tarafların
uyuşmazlığa karar verecek olan mahkemeyi kendilerinin kurmasında yatar. Bu hem
maddi (esas), hem de usul hukuku bakımındandır. Bu yüzden, taraflara UAD
yargısına nazaran bir esneklik sağlar. i.
Taraflar hakem veya hakemleri kendileri seçerler; ii. Taraflar uygulanacak
hukuku kendileri belirlerler. Çoğu kez uluslararası hukuk esas alınır. Ancak
bütün bunlar tarafların anlaşması (compromis
= tahkim anlaşması) sonucu olacaktır. Bütün bu keyfiyet ve esneklik, hem zaman
ve hem de maliyet bakımından yargısal çözümlere kıyasla tahkime büyük avantaj
sağlar. (5p)
Hakem
kararının hukuki etkisi:
Hakem
kararları kesindir ve nihaȋdir. Taraflar üzerinde bağlayıcıdır. Bu nedenle
genel ilke, hakem mahkemesi kararlarının her hangi bir yargısal inceleme veya
temyize tabi kılınamayacağıdır, meğer ki
açık bir hukukȋ ihlal olmasın. Bu açık ihlaller, asli maddi hukuk hatası veya
olayın unsurlarına ilişkin ciddi hata sonucu olabileceği gibi, hakemlerin
atanmasındaki usulsüzlük veya tahkime esas teşkil eden bir usul hukuku
hatasından da kaynaklanabilir.
Nitekim, Guinea-Bissau ve Senegal arasındaki Deniz
Alanlarının Sınırlandırılması Davasında (1989), UAD Guinea-Bissau’nun aleyhine
verilmiş olan bir hakem kararını iptal etmek üzere yaptığı itirazı incelemeyi
kabul etmiş ama sonuçta bu itirazı reddetmiştir. Burada ilginç olan, UAD’nın belli
esaslar üzerinde böyle bir temyiz incelemesi yapmaya istekli görünmesidir: Bu
esaslar, i. Hakemlerin tarafların vermediği bir yetkiyi kullanarak karar
vermesi (ultra vires), ii. Hakemlerin
kararı gerçek bir çoğunlukla almaması hali, veya iii. Kararın yetersiz
gerekçeye dayanması olarak belirtilmiştir. (5p)
3.)
Arkadya iki adadan oluşuna bir devlettir. Adaların birbirine olan uzaklığı 20
deniz mili civarıdır. Bu adalar, Batavya devleti sahillerinin yaklaşık 50 deniz
mili açığında yer alır. İki Arkadya adasının arasında Seyrani boğazı
vardır. Bu boğaz ulaşıma elverişli olup,
çoğunlukla Batavya gemileri tarafından kullanılmaktadır.
Yakın geçmişte Arkadya ve Batavya
arasında, bu ülkelerin arasındaki deniz alanlarında petrol ve gaz kaynaklarını
araştırma ve çıkarma çalışmaları yüzünden bir uyuşmazlık çıkmıştır. Bunun
üzerine Batavya savaş gemileri artan sıklıkta Seyrani boğazında devriye
seferlerine başlamıştır. Arkadya hükümeti bir resmi açıklama ile aşağıdaki tedbirleri
alacağını ilan etmiştir:
a + b
+ c + ç + d
Arkadya
ve Batavya'nın 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin tarafı olduğu varsayarak,
Arkadya hükümetinin aldığı bu tedbirlerin hukuka uygunluğu hususunda Batavya
hükümetine ne önerebilirsiniz.
C_3.) Ön Tespit: Arkadya iki adadan meydana gelen ve
coğrafi bakımdan bir bütünlük gösteren bir takımada devletidir. (1982 BM DHS
46.md) Bu yüzden iki adanın en dış uçları arasında çizilebilecek düz hatlardan
oluşan bir esas hattan itibaren kendi deniz alanlarını belirleyebilir. (1982 BM
DHS 47.md) Takımada çizgisinin gerisinde kalan takımada sularıdır. (1982 BM DHS
49(1).md) Görünen odur ki, Arkadya takımada devleti Batavya kara ülkesinin
hemen önünde kıta ile deniz arasında bir sed teşkil eden coğrafi konumdadır.
Batavya ise, denize sahili olan bir devlettir ve, prensip olarak, kendi deniz
alanlarına hak sahibidir.
a.) Bütün
Batavya savaş gemilerinin Arkadya yetkili birimlerinden ön izin almadan, (i)
Seyrani boğazından geçişine ve (ii) Arkadya karasularının diğer kısımlarına
girişine yasak getirilmiştir.
C_a.) (i) Seyrani boğazı, Batavya’dan 50 mil uzaklıktadır
ve Batavya ile arasındaki açık deniz alanı olan Münhasır Ekonomi Bölgeyi, diğer
yanda bulunan açık denizlere bağlayan ulaşıma elverişli bir takımada
deniz yolu görünümündedir. Ancak böyle bir deniz yolunun takımada
devleti tarafından ihdas edilmesi gerekir. Boğazlardan transit geçişe benzer
bir düzeni içerir. Buna göre, takımada deniz yolu transit geçiş hakkı sadece
yabancı devletlerin ticaret gemileri değil ama yabancı savaş gemilerinin de sürekli,
çabuk ve kesintisiz transit geçiş hakkını içerir. (1982 BM DHS
53(3).md) Arkadya bu tür bir transit geçişi kendi güvenliğini korumak için
erteleyemez.
Olayımızda Batavya
gemileri tarafından çoğunlukla kullanılıyor olması böyle bir takımada deniz
yolunun bulunduğuna işaret eder. Arkadya’nın ön
izine bağlı geçiş yasağı koyması 1982 BM DHS'ne uygun değildir. (5p)
(ii) Yabancı savaş gemilerinin
karasularından zararsız geçişine dair 1982 BM DHS’de bir hüküm yoktur. Bu
hususta doktrinde görüş ayrılığı olduğu gibi, devletlerin uygulaması da farklı
yaklaşımları içerir. Kırkın üzerinde devlet ön izin şartını uygulamaktadır.
Ancak 1982 BM DHS zararsız geçiş hakkını bütün gemiler için düzenlemiştir.
Ayrıca Sözleşmede sayılan geçişi zararlı kılan faaliyetlerin pek çoğu savaş
gemileri ile ilgilidir. Buna rağmen, eğer Batavya savaş gemilerinin Arkadya
karasularından zararsız geçiş hakkı olduğu kabul edilse bile, güvenlik için
gerekli görüldüğü hallerde bu hak ertelenebilmelidir. (5p)
b.)
Bütün devletlerin denizaltılarının sualtından seyrederek Seyrani boğazından
geçişi yasaklanmıştır.
C_b.) Bütün devletlerin gemileri takımada sularından zararsız geçiş hakkı
vardır ve bu hak karasularından zararsız geçiş hakkına paralel bir haktır.
(1982 BM DHS 52(1).md) Bu bakımdan
denizaltılar su üzerinde seyir etmek ve bayraklarını göstermek zorundadırlar.
(1982 BM DHS 20.md) (10p)
c.)
Batavya askeri hava araçlarının Seyrani boğazı üzerinden geçişi yasaklanmıştır.
C_c.) Seyrani boğazı, Batavya’dan 50 mil uzaklıktadır ve Batavya ile
arasındaki açık deniz alanı olan Münhasır Ekonomi Bölgeyi, diğer yanda bulunan
açık denizlere bağlayan ulaşıma elverişli bir takımada deniz yolu görünümündedir.
Ancak böyle takımada deniz yolunun üzerinde bir uçuş yolunun takımada devleti tarafından ihdas
edilmesi gerekir. Boğazlardan transit geçişe benzer bir düzeni içerir. Buna
göre, takımada deniz yolu transit geçiş hakkı sadece yabancı devletlerin sivil
uçaklarının değil ama yabancı savaş uçaklarının da sürekli, çabuk ve kesintisiz
transit uçuş hakkını içerir. (1982 BM DHS 53(3).md) Arkadya bu tür bir transit geçişi kendi güvenliğini korumak için erteleyemez.
Olayımızda eğer
böyle bir uçuş yolu ihdas edilmiş ise, Arkadya’nın uçuşu yasaklaması 1982 BM DHS'ne uygun değildir. (10p)
ç.)
Batavya kayıtlı sivil hava araçlarının Arkadya karasuları üzerinden uçuşu
yasaklanmıştır.
C_ç.) Arkadya karasuları üzerinde, kara ülkesinde olduğu gibi, tam ve
münhasır egemenliğe sahiptir. (1982 BM DHS 2(1).md) Bu egemenlik karasularının
üzerindeki hava sahasına da teşmil eder. (1982 BM DHS 2(2).md) Böylece sivil
hava araçlarının Arkadya karasuları üzerinde zararsız uçuş hakkı yoktur, meğer ki bir uluslararası anlaşma ile
izin verilmiş olmasın. (10p)
d.) Bütün
yabancı gemilerin Batavya limanlarına gitmek amacıyla (i) Seyrani boğazı ve
(ii) Arkadya karasularının bazı belli kesimlerinden geçiş hakkı, ulusal
güvenlik sebepleri ile, ertelenmiştir.
C_d.) (i) İki adanın arasında bulunan Seyrani boğazı ulaşıma elverişli bir takımada deniz yolu görünümündedir. Eğer açıkça ihdas edimiş ise, transit geçişe benzer takımada deniz yolu transit geçiş hakkı yabancı gemilerinin sürekli, çabuk ve kesintisiz transit geçiş hakkını içerir. Bu tür bir transit geçiş güvenlik sebepleri ile ertelenemez. Hatta sürekli, çabuk ve kesintisiz devam ettiği takdirde açık denizlere (veya MEB) kadar devam eder. (5p)
(ii) Arkadya yabancı gemilerin kendi
karasularından zararsız geçişini kendi ulusal güvenliğini korumak için
erteleyebilir ama bu ertelemeyi (a)
ayırımcılık yapmadan; (b) ancak önceden ilan ederek; ve (c) geçici olmak kaydı
ile yerine getirebilir. (1982 BM DHS 25(3).md)
Burada
Arkadya bu yasağı Batavya limanlarına giden yabancı gemilere uyguladığı için,
ayırımcılık yapmaktadır. Ayrıca, ertelemenin geçici nitelik olduğu kabul edilse
bile, önceden ilan edilmediği için uluslararası hukuka uygun görülmemektedir. (5p)
4.) 23
Mart 1983 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Ronald Reagan,
"Stratejik Savunma İnsiyatifi" ile ülkesini stratejik nükleer
balistik füzelerinden korumak üzere uzaya
bir füzesavar sistemi (Yıldız Savaşları) kurulması için bir program
başlatıldığını ilan etti. Bu insiyatifin hukuka uygunluğunu uluslararası
andlaşmalar ve teamül kuralları çerçevesinde kısaca tartışınız.
C_4.) ABD’nin 1983 tarihinde ilan ettiği “Stratejik
Savunma İnisiyatifi” uzaya bir askeri füzesavar sistemi kurulmasını öngörür.
Oysa BM
tarafından 1958’de kurulan Uzayın Barışcı
Kullanımları Komitesi, uzayın bütün
insanlığın ortak mirası olduğunu ve barışçı
yollar ile kullanılabileceği esasına dayanan tedbirler ile düzenlenmesi
gerektiğini kabul etmiştir. (4p) Nitekim,
uzayın münhasıran barışçı amaçlarla kullanılması, BM Genel Kurulunun 1963’de
kabul ettiği 1962 s.k.’daki uzaya ilişkin hukuki prensiplerin 1967 Ay ve Diğer Gök Cisimleri de Dahil
Uzayın Keşfi ve Kullanılmasında Devletlerin Faaliyetlerini Yöneten Prensipler
Hakkındaki Andlaşması (Uzay
Andlaşması) ile bağlayıcı hale gelmiştir. 4.md ile uzaya nükleer silahların ve diğer toplu imha silahlarının konuşlandırılması
yasaklanmıştır. (4p)
ABD,
“Stratejik Savunma İnisiyatifini” saldırıya değil, ama sadece ülkesini
stratejik nükleer balistik füzelerden korunmaya dayanan bir savunma sistemi
olarak haklı göstermeye çalışmıştır. O halde burada tartışılması gereken, andlaşmadaki “barışçı” sözcüğünün
ne anlama geldiğinin yorumudur. Doktrinde baskın görüş, barışçı kullanımın
ister saldırı, ister savunma amaçlı olsun hiç bir askeri faaliyeti içermemesi
gerektiği yönündedir. (2p)
5.)
Kuzey (Arktik) ve Güney (Antarktika) kutupları üzerindeki egemenlik
iddialarının günümüzdeki hukuki durumu nedir?
C_5.) Kuzey kutbu (Arktik) üzerinde Danimarka ve
Norveç’in yanısıra, Kanada ve Sovyetler Birliği egemenlik iddialarında
bulunmuştur. Kanada ve Sovyet iddiaları “bitişik/yakınlık prensibinin” bir
uzantısı olarak kendi ülkelerine coğrafi olarak bağlı olan yerler üzerinde “sektör prensibine” dayanır. Ancak bu
diğer Arktik devletleri ABD, Norveç, Danimarka ve Finlandiya tarafından
benimsenmemiştir. Bugün hakim olan görüş, kuzey
kutbunun herkeze açık olan açık
denizlerin bir parçası olarak res
communis muamele görmesidir. (5p)
Güney kutbu
(Antarktika) üzerinde 7 devlet, Arjantin, Şili, İngiltere, Fransa, Norveç,
Avustralya ve Yeni Zelanda değişik esaslara dayanan ve bazen çatışan sektörel
egemenlik iddialarında bulunmuşlardır. Buna karşılık 5 devlet, ABD, Sovyetler
Birliği, Japonya, Güney Afrika ve Belçika ne bu iddiaları tanımış, ne de
kendileri bir iddiada bulunmuşlardır.
Bütün bu devletler 1959 yılında
Antarktika Andlaşmasını imzalayarak, güney kutbunu münhasıran barışçı amaçlara
adamayı kabul etmişlerdir. Bu andlaşmanın en önemli hukuki etkisi, yapılmış egemenlik iddialarını, tamamen
ortadan kaldırmasa da, andlaşmanın yürürlük süresince erteler ve yeni
iddiaların yapılmasını reddeder. Böylece Antarktik andlaşma sistemi ile
bütün tarafları bağlayan bir uluslararası rejim ihdas edilmiştir. Ağırlık
kazanan bir görüş, “bütün insanlığın ortak mirası” olarak idare edilmesi
yönündedir. (5p)
6.) Ulusal
hava sahasının hukuki rejimi nedir? Devlet ve sivil uçaklar ile ticari ve ticari
olmayan sivil uçaklara, varsa, tanınan imtiyazlar nelerdir?
C_6.) Ulusal hava sahasının rejimi, devletin kara ülkesi ve karasuları
üzerindeki tam ve münhasır egemenliğine tabidir. Ancak uluslararası andlaşmalar
ile, ulusal hava sahasında yabancı sivil uçaklara bir takım sınırlı haklar
tanınmıştır. 1919 Paris Hava Ulaşımının
Düzenlenmesi Sözleşmesi ve 1945
Chicago Uluslararası Sivil Havacılık Sözleşmesi. Böylece uluslararası hukukta ulusal hava sahasından zararsız geçiş
hakkı tanınmamıştır. Bir devletin hava sahasına girmek o devletin iznine
tabidir. (4p)
1945 Chicago
Sözleşmesi sadece sivil uçaklara uygulanır. O halde devlet uçakları olarak görülen askeri, gümrük ve polis
hizmetlerinde kullanılan hava araçları, yabancı hava sahasına ön izinsiz
giremezler. (1p)
Oysa 1945
Chicago Sözleşmeleri sivil uçaklara bazı imtiyazlar getirmiştir: Bunlar, 1945 Uluslararası Hava Hizmetleri Transit
Anlaşması (iki serbestlik anlaşması) ve
Uluslararası Hava Ulaşım Anlaşması (beş serbestlik anlaşması)
düzenlenmiştir. (1p)
* Tarifeli uluslararası hava hizmeti vermeyen
(ticari olmayan) sivil uçaklar, önceden izin almadan, yabancı ülkeye uçuş
yapmak veya trafik amaçlı olmayan durma hakkına sahiptir. (5.md) (2p)
* Tarifeli uluslararası hava hizmeti veren
(ticari) sivil uçaklar ise, ülkesinden uçacağı devletin özel yetkisine tabi
olarak bu tür tarifeli ticari hava hizmetlerini verebilirler. Yani yabancı
ulusal hava sahasından uçuşları özel izne tabidir. (6.md) Bu izinler, Beş
Serbestlik Anlaşması yaygın olarak benimsenmediği için, ikili anlaşmalarla düzenli olarak
sağlanır.(2p)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)