28 Aralık 2012 Cuma

2012-3 Güz Semesteri ERÜ Hukuk Milletlerarası Kamu Hukuku – I Pratik Çalışma: Uluslararası Sorumluluk


2012-2013 Güz Semesteri ERÜ Hukuku Fakültesi
Milletlerarası Kamu Hukuku – I Pratik Çalışma: Uluslararası Sorumluluk
(Gülsüm Kaya - 20 Aralık 2012)

OLAY:
1. Bir devletin kendi ülkesi içerisinde bulunan bir başka devletin vatandaşlarına karşı uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülükleri nelerdir?

2. Eğer bir devlet kendi tabiyetinde olmayan bir yabancıya karşı borçlu olduğu uluslararası hukuk yükümlülüklerini yerine getirmez ise,
a. yabancı kişi; ve
b. o yabancı kişinin vatandaşlık bağı ile bağlı olduğu devletin sahip olabileceği haklar nelerdir?

Devletin sorumluluğu uluslararası hukuk kurallarınca getirilen yükümlülüklere uygun davranma yükümlülüğünün ihlali olarak tanımlanabilir. Örnek vermek gerekirse: sözleşmesel yükümlülüklere aykırılık, başka bir devletin ülkesel bütünlüğünü ihlal, başka bir devletin mülküne ya da topraklarına zarar vermek, başka bir devlete karşı silahlı kuvvet kullanma, devlet görevlilerinin başka devletin diplomatik temsilcilerini yaralaması, devlet görevlilerinin başka ülke vatandaşlarına kötü davranması. 

Bu kötü davranma ya da yanlış davranma yaşam hakkı, işkence yasağı, mülke el koyma yasağı, haksız hapis, adil yargılanma hakkı şeklinde zuhur edebilir.

UHK tarafından kabul edilen ve devletlerin uluslararası haksız fiillerinden ötürü sorumluluğuna ilişkin 2001 tarihli Genel Kurul kararı bu husustaki ikincil kuralları belirtir. Bu, sorumluluğa nasıl karar verildiğine ilişkin hükümler ve birincil kuralların ihlalinin sonuçlarıyla ilişkili hükümlerdir. (Birincil kurallar tanımı yapar, ikincil kurallar ihlali sorgular.) Madde 1 her uluslararası haksız fiilin uluslararası sorumluluğu gerektirdiğini belirtir.
CHORZOW FACTORY: her yükümlülük ihlalinin tazmin etme yükümlülüğü içermesinin bir uluslararası hukuk kuralı olduğuna ilişkin bir hüküm kurulmuş.

Uluslararası hukukta devlet sorumluluğuna ilişkin birincil kurallar yabancılara nasıl davranılması gerektiği düşüncesiyle oluşmuş. Yabancı kimdir: vatandaşı olduğu ülke dışında bir ülkede yaşayan kişidir.  Bu şahıslara ya da mülkiyete zarar verilmesi halinde kimi zaman tahkim komiteleri kurulabilir iki devlet arasında. Ancak bu yargılamalarda öne çıkan bir ayrım şu: yabancılara muamelede minimum uluslararası standardı yakalamak mı yoksa ulusal standardı yakalamak mı? Bir ülkeyle vatandaşlık bağı olmayan ancak o ülkede yaşayan kişileri yabancı olarak ifade edebiliriz. Vatandaşlık bağının nasıl kurulacağı her ülkenin kendi iç hukukunca belirlenir ve 4. Sınıftaki vatandaşlık dersinin kapsamındadır.
Belirtmekte fayda var ki eğer arada aksini öngören bir andlaşma yoksa bir devlet başka bir devletin vatandaşlarını kendi ülkesine kabul etme mecburiyetinde değildir. Eğer gerçek ya da tüzel kişi yabancı bir ülkeye kabul edildiyse o ülkenin yasalarına tabi olur. Kabul eden devlet de yabancılara kendi vatandaşları gibi muamele etmeye dayalı bir düzen kurmakla yükümlüdür. Ancak bu vatandaşlarla yabancılar arasında fark olmayacağı manasına gelmez. Nitekim pratikte de gerek mülk edinme, kamu hizmetine girme, seçme ve seçilme gibi haklar ve askerlik gibi yükümlülükler bakımından farklılıklar mevcuttur. Sınırdışı edilme bakımından ise iki sınırlama vardır:
1-     Soykırım suçunun işlenmiş olması ya da teamül hukukundaki ayrımcılık yasağının ihlali halinde mümkün
2-     Uzun süre ikamet edilmesi halinde ev sahibi devletin etkin yurttaşlığı kazanılmışsa olmaz
Bir devletin yabancıyı ülkesine kabul ettikten sonra göstermesi gereken muamele hakkında iki farklı görüş vardır:
1-     Vatandaşa yapılan muamelenin aynısı
2-     Vatandaşa yapılan muamele ne olursa olsun asgari bir milletlerarası standarda göre muamele
Ancak son zamanlarda insan hakları doktrininin gelişmesiyle hem vatandaşlarla yabancılar arasındaki fark kalkmaya başlamış hem de yapılacak olan muamelenin temeline evrensel insan hakları yerleşmeye başlamıştır.

Latin Amerika menşeili CALVO doktrinine göre yabancılar da vatandaşlarla aynı haklara sahip olmalı ve şikayetlerin halli için ulusal alanı kullanmalı. Shaw ise; yabancıların korunması için bir uluslararası minimum standardın olduğunu ifade etmektedir. 

NEER İDDİASI: hükümet fiillerinin uygunluğu uluslararası standart testine tabi tutulmalı diyor. Ayrıca, yabancıya muamelede uluslararası kusur iğfal, kötüniyet, görevin kasıtlı ihmali ve devletin yetersiz müdahalesi –ki bu müdahale sorumlu ve tarafsız her birey tarafından fark edilebilir olmalı- oluşturmalı.
GARCİA DAVASI: insan hayatının standart alınması ve ROBERT İDDİASI: yabancılara medeniyetin alışılmış standartlarında davranılmalı demektedir. Test adli ve ya ceza yargılamasının uygunsuz yönetilmesini de içerir. JANES İDDİASI: devlet failin kimliği biliniyor olmasına rağmen 8 yıl boyunca harekete geçmedi ve tazmin yakalamanın ve cezalandırmanın yapılmaması yönünden sağlandı.
Shaw’un isabetli olarak belirttiği üzere muamelenin standardı netleştirilmemiştir. Ancak görülmelidir ki içtihatlarla oluşan görünüm BM’nin temel insan hakları anlayışına uygundur. Bu söz konusu hakların standardı insan haklarına ilişkin içtihatlar geliştikçe yerleşmiştir.
UHKnın bir raporunda belirtildiği gibi iki yaklaşım zaruri insan haklarının uluslararası tanınmasında birleştirilmiştir: 1- yabancılar da vatandaşlarla aynı haklara sahip olacak 2- bu haklar hiçbir durumda uluslararası andlaşmalarda tanımlanan ve tanınan temel insan haklarından az olmayacak.

Talepte bulunma hakkı: MAVROMMATIS Filistin İmtiyazlar Davası: Bir devlet, başka bir devletin uluslararası hukuka aykırı fiilleriyle zarar görmüş vatandaşını olağan kanallarla tatmin edilmemiş olması halinde korumaya yetkilidir. Devlet haklarını ileri sürer ve bu durum onun ihtiyarındadır. Zarar gören ulusal yolları takip etmekle sorumludur –eğer onlar tükenmemiş ve ya uygunsa-, ardından iddiayı takip zarar görenin vatandaşı olduğu ülkenin keyfiyetindedir. Devletin vatandaşının devleti talepte bulunmaya ve diplomatik ya da politik değerlendirmelerle aracılık yapmaya zorlama hakkı yoktur. Mesele zarar görenin devletinin talepte bulunmamaya karar vermesiyle sona erer. Bu ziyadesiyle insafsız görünse de devlet sorumluluğunun temeli bir devletin uluslararası talepleri başka bir devlete karşı ileri sürme hakkı oluşturur.

Devletin kendi vatandaşın korumak adına ve ülke devleti aleyhine milletlerarası mahkemelere gidebilmesi için oluşması gereken şartlar:
1-   Yabancı ile himayeyi kullanacak devlet arasında zararın doğduğu sırada bir vatandaşlık bağı bulunmalıdır.
2-   Zararın görüldüğü ülkede hukukun sunduğu iç hukuk yolları tüketilmiş olmalı
Aslında devlet diplomatik himaye kullandığında vatandaşı şahsında kendine ait bir hakkı kullanır. Bu hak devlete ait olduğu için kullanılması konusunda devletin takdir yetkisi vardır ve fert bu hak devlete ait olduğu için zarar meydana gelmeden önce ve ya sonra bu haktan vazgeçemez. CALVO KAYDI: Bir birey kendi tasarrufuyla vatandaşı olduğu devleti, kendi zararına bağlı olan uluslar arası hukuk ihlallerine karşı uluslar arası yollara başvurma konusundaki hakkından alıkoyamaz.

Diplomatik himaye kullanılmasında ortaya çıkan sorunlar:
Adına himaye kullanılacak kişinin birden fazla devletin vatandaşı olması halinde hangi devlet diplomatik himaye hakkını kullanacaktır. Her bir devleti tarafından korunabilecek olsa da üçüncü devlet sadece bir vatandaşlığı varmış gibi muamele edecek. Bu noktada baskın ve etkin uyrukluk söz konusu oluyor: kişinin mutaden ve esas itibarıyla ikamet ettiği ülkenin vatandaşlığını ya da bu kişinin mevcut şartlara göre fiilen en yakın temas halinde göründüğü ülkenin vatandaşlığını kabul edecektir.
Öte yandan kişiye zarar verenlerden biri kişinin vatandaşı olduğu devlet ise diğer devletin diplomatik himaye hakkı var mıdır: 1930 tarihli Lahey sözleşmesine göre hayır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder