9 Aralık 2013 Pazartesi

2013-2014 Uluslararası Kamu Hukuku–I Güz Ara Sınavı Çözüm Önerileri 15 Kasım 2013

Uluslararası hukukun gerçek bir hukuk olarak varlığına ilişkin
1. Klasik yaklaşımlar nelerdir? Açıklayınız.

a. Doğal hukuk görüşü
b. Pozitivist hukuk görüşü

DOĞAL HUKUK Görüşü:
Eski Yunandan kaynaklanır. 17 yy öncesinde hakim olan görüş idi. Doğanın kendi kuralları ve düzeni vardır. Bu kural ve düzen bireylerin ve devletlerin ilişkilerini yönetir. Bunlar doğanın düzeninde var olan kurallardır. İnsan akıl ve mantığı ile bunları keşfeder. Temel ilişki hukuk ve ahlak/moral değerleri arasındadır. Bu ilişki maddi ve usuli hukuka, laikliğe veya dini temellere dayandırılabilir.

POZİTİVİST HUKUK Görüşü:
17, 18 ve 19. yy'da doğal hukuk doktrinine karşı ortaya çıkmıştır. Uluslararası hukuk bağlayıcılığını devletlerin iradesinden alır. Devletler uygulamaları ile hukuku oluştururlar. Devletler ancak kendi eylem ve işlemleri ile yansıttıkları iradelerine dayanan kurallarla bağlıdırlar. Bu yüzden oluşumuna rıza vermedikleri, kendilerinden önce oluşmuş kurallarla bağlı olmamalıdırlar. Devletlerin iradeleri andlaşma veya örf ve adet şeklinde açık ya da zımni olarak ortaya çıkabilir. Rıza prensibi (gönüllülük ilkesi) devletin egemen eşitliğine dayanır.
20. yy'da normativist pozitivizm şeklinde Hans Kelsen'in normatif teorisi ile etki kazanmıştır. Kelsen'in hukukun saf teorisi hukuk düzeninin bir normlar hiyerarşisinden oluştuğunu savunur. Bir alttaki norm geçerliliğini ve meşruiyetini bir üsteki normdan alır. Normlar hiyerarşisinin en üstünde temel norm (grund norm) vardır. Bunun ahde vefa ilkesi olduğu iddia edilmiştir.
2. Modern yaklaşımlar nelerdir? Açıklayınız.

a. Realist düşünce
b. Liberal düşünce
c. İnşacı teori

REALİST Yaklaşım:
Uluslararası hukuka şüpheci  yaklaşırlar. Uluslararası ilişkilerde gerçek olayların belirleyiciliğine inanırlar. Uluslararası politika güç ve iktidar mücadelesidir. Uluslararası hukuk bu mücadele içerisinde kuvvet kullanma ve güvenlik kavramları etrafında güçlü devletler tarafından oluşturulur.

LİBERAL Düşünce:
Uluslararası hukuk, uluslararası toplum için bir düzen kurulmasını sağlayan bir sistemdir. Karşılıklı bağımlılığın arttığı ve küreselleşmenin yayıldığı uluslararası ilişkilerde hukuk düzeni şarttır. Bunun örnekleri 2. Dünya savaşından sonra artan devletlerarası işbirliği, uluslararası örgütlerin kurulması ve uluslararası alanda hükümet-dışı kuruluşların ortaya çıkmasıdır.

İNŞACI Teori:
Dünya, insanlar tarafından üretilen ve paylaşılan fikir ve düşüncelerin yer aldığı bir sosyal süreç içerisinde faaliyet gösterir. Bu süreçteki sosyal etkilenişim sonucu oluşan normlar ve kurallar zaman içerisinde sürekli bir yapıya kavuşur. Hukuk düzeninin yaratılması ve şekillenmesini sağlar. Nitekim, küresel sivil toplum insanların bu faaliyetlerini devlet ve hükümetlerden bağımsız bir şekilde yerine getirdiğinin kanıtıdır. Bu yüzden inşacı düşünce küresel yönetim anlayışından söz eder. Burada egemenlik haklarının zayıfladığı görülen devletin yanısıra, uluslararası örgütler ve sivil toplum kuruluşları hukuk düzeninin oluşmasında, bir tür uluslar üstü bir otoriteye sahip sahiptirler.

3. Uluslararası Adalet Divanı Statüsünün 38. maddesinde düzenlenen hukuk kaynakları nelerdir? Şekli ve maddi ayrımına tabi tutarak açıklayınız.

ŞEKLİ Kaynaklar:
Hukuk kurallarını tespite yarayan ve bunları bildiren kaynaklardır. Bu yüzden kuralların yaratılmasına yönelik hukuki usul ve yöntemlerdir.

MADDİ Kaynaklar:
Kuralların oluşumuna ve varlığına delil olabilecek her türlü unsuru içerir. Bu yüzden bir hususi kuralın içeriği ve esasına işaret eden kaynaklardır.

Böylece iç hukuk sistemlerinde, biçimsel kaynaklar kural yapımındaki anayasal mekanizmalardır.
Maddi kaynaklar ise, o yaratılan hususi kuralın bulunabileceği içtihat ve statülerdir.

Uluslararası hukuk bakımından, biçimsel kaynak hukuk kuralının geçerliliği ve bağlayıcılığını ifade eder.
Maddi kaynak, hukuk kuralının bulanabileceği yeri ve onun içeriğini belirlemeye yöneliktir.

UAD Statüsünün 38. maddesi,
asli kaynaklar olarak uluslararası andlaşmalar, uluslararası teamül ve hukukun genel ilkelerini; -ki bunlar biçimsel/şekli kaynaklardır-
tali kaynaklar olarak ise, yargı kararları ve öğretiyi (doktrin) -ki bunlar maddi kaynaklardır,- içerir.


4. Uluslararası teamül kuralının maddi ve psikolojik unsurları nelerdir? Açıklayınız.

Örf ve adet, uluslararası hukuk kişilerinin kendilerini hukuken yapmak zorunda hissettikleri yapılagelen davranış veya eylemlerdir.
Bir kuralın teamül olabilmesi için,
a. maddi unsur, -objektif unsur ve
b. manevi unsur, - psikolojik unsur, sübjektif unsurlara sahip olması gerekir.

MADDİ Unsur:
Teamülün maddi unsuru devletlerin uygulamasıdır. Devletin eylem, işlem, tavırlar ve davranışlarını içerir. Ancak maddi unsurun, yani devletin uygulamasının belli şartları taşıması gerekir:
i. uygulamanın süresi
ii. uygulamanın genelliği
iii. uygulamanın tutarlılığı, uyumluluğu veya yeknesaklığı

MANEVİ Unsur:
Psikolojik unsurdur ve opinio juris sive necessitatis olarak bilinir.
Devletin uygulamasının bir hukuk kuralı olduğu inancı veya bilinci ile yapılması gerekir. Devletler hukuk kuralı olarak kabul ettiği ve aksine bir davranışın sorumluluk doğuracağına inandığı için belli bir şekilde hareket etmek gereğini hissederler. Bu böyle bir uygulamayı takip etmek hususunda hukuki bir inançtır. Bu yüzden devletlerin genel uygulamasını bir teamül kuralı haline getiren, onun bir hukuk kuralı olarak bağlayıcılığına olan inançtır.
Burada ispat külfeti + aranan standart iki önemli sorundur:
1927 tarihli UDAD Lotus-Bozkurt kararı açık denizde çatma ile can ve mal kaybına yol açan Fransız gemisinin kaptanı üzerinde Türkiye'nin cezai yargı yetkisinin bulunmadığına dair Fransa'nın sunduğu örnek uygulamaların teamül kuralı oluşturabilmesi için, bir hukuki zorunluluk inancı ile böyle davranıldığının ispatlanması gerekir, demiştir.
Yine 1969 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davalarında eşit uzaklık ilkesini uluslararası teamül haline getirecek bir opinio juris'in bulunmadığını söylemiştir.

5. 1969 tarihli Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesinin 26. Maddesi: “Yürürlükteki her  andlaşma kendisine taraf olanlar bakımından bağlayıcıdır ve bunlar tarafından iyi niyet ile icra edilmelidir.” Andlaşmalar hukukunun temel prensiplerinden, i. ahde vefa, ii. iyi niyet ve iii. irade serbestliği prensiplerini örneklerle tanımlayınız.

i. AHDE VEFA ilkesi:
1969 VAHS 26. maddesi, yürürlükteki her andlaşma kendisine taraf olanları bağlar ve bunlar tarafından iyi niyetle uygulanmalıdır hükmünü içerir. Ahde vefa, pacta sund servanda ilkesidir ve uygulanması iyi niyet prensibi ne bağlanmıştır. Ahde vefa ilkesi bir teamül kuralıdır. UAD Gabcikovo-Nagymaros Projesi davasındaki 1996 tarihli kararı ile, ahde vefa ilkesinin bu niteliği ve iyi niyet ile olan ilişkisi teyit edilmiştir. Ancak taraflar ancak yürürlükteki andlaşmalar ile bağlıdırlar. Henüz yürürlüğe girmemiş veya sona ermiş andlaşmalar bakımından ahde vefa ilkesi uygulanamaz.

ii. İYİ NİYET İlkesi:
Hukukun genel prensiplerindendir. Hukuk düzenin temel dayanağıdır. Uluslararası hukuktaki statüsü, Avustralya ve Fransa arasındaki 1969 Nükleer Denemeler davasında teyit edilmiştir. Buna göre, uluslararası hukukun kişileri uluslararası hukuk tarafından kendilerine yüklenen bağlayıcı yükümlülüklerine uymaları iyi niyetle uymaları gerekir. Pacta sund servanda ilkesi sadece yürürlükte olan andlaşmalara uygulanırken, iyi niyet ilkesi bütün durumlarda uygulanır. Andlaşmanın bütün yaşam döngüsünde geçerlidir. Nitekim. 1969 VAHS 18. maddesi, andlaşmanın yürürlük kazanmadığı hallerde dahi imzacı devletin andlaşmanın konu ve amacı ile bağdaşmayan davranışlardan kaçınmasını emreder. Yoksa bu iyi niyet ilkesinin ihlali anlamına gelir.

iii. SERBEST İRADE İlkesi:
Bir devletin rıza göstermediği bir andlaşma ile bağlanamayacağı anlamına gelir. Böylece eğer isterse andlaşmaya girer. Bu devletin bağımsızlığı ve egemen eşitliğinin bir sonucudur. Ancak serbest irade ilkesinin bazı istisnaları vardır: mesela andlaşmanın taraf olmayan üçüncü devletler bakımından etkisi gibi. Bir devletin andlaşmaya rıza göstermesi bazen değişik şekiller alabilir: mesela çekince veya andlaşmaların değiştirilmesi gibi. Başlangıçtaki kabulü kadar, görüşmeci devletlerin andlaşma ile yerine getirilmesi istenen taahhütlerinden daha sonra çekince ile imtina edebilmeleri de serbest irade prensibinin uygulanmasının bir sonucudur.

6. Hakça ilkelerin (equity) üç işlevi nedir? Bunları Uluslararası Adalet Divanı Statüsünün 38. Maddesinin 1(c).fıkrasındaki 'hukukun genel ilkeleri' ve 2. fıkrasındaki 'hakkaniyet ve nısfet'i ex aequa et bono bakımından açıklayınız.

Neyin adil ve makul olduğu anlamına gelir. UAD Statüsünün 38(1)(c). md'de İki kullanıma sahiptir: *uluslararası hukukun genel prensibi olarak adalet ve nısfet ilkeleri (Meuse Nehrinde Su Çekilmesi davası) ve
*mahkemeye bir dava üzerinde karar verirken hukukun tanıdığı bir takdir yetkisi dahilinde, makul olan bireyselleşmiş adalet unsurlarını davaya ithal etmek yolu olarak
i. infra legem equity: yürülükteki hukukun yorumlanması yöntemidir. Böylece hukuk bireysel davalara uygulanır. Hususiyet sağlanır. Somut olayın adaleti gerçekleşir. Katı hukuk kurallarının olayın niteliklerine uygun olarak esnetilerek uygulanması için, Tunus ve Libya arasındaki 1982 Kıta Shanlığı davası. Burada hakkaniyet prensiplerinden bahsedilmektedir.
ii. Preater legem equity: hukuktaki boşluk doldurulur. Uluslararası hukukta ortaya çıkan yetersizlikleri giderebilmek için kullanılır. Mantıksal lacuna doldurulur.
UAD Statüsünün 38(1)(c). md'de bu iki işlevinde kullanılır.

iii. Contra legem equity: hukukun sosyal yetersizliklerine çare bulabilmek için, mevcut hukuk kuralından ayrılmak için kullanılır. Nitekim UAD Statüsünün 38(2) maddesi bir uyuşmazlığa taraf olan devletlerin davanın ex aequo et bono çözülmesi için anlaşma yaparak divana yetki vermesi, davanın sadece hukuk çerçevesinde değil ama davanın kendi şartları içerisinde adalet ve nısfete uygun olarak contra legem karar verilmesini sağlamak içindir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder