TANIMA:
Sorudan beklenen: Tanımanın uluslararası hukuktaki rolü ve görünümlerini incelemektir. Tanıma eyleminin hukuki sonuçlarının irdelenmesi beklenir.
Yaklaşım: Ön inceleme olarak, tanımanın siyasi niteliği ve hukuki önemi nelerdir (uluslararası ve iç hukuk bakımından)? uluslararası hukukta hizmet ettiği amaç nedir?
Genel olarak, uluslararası hukukta devletin tanınması incelenmelidir. Tanımaya ilişkin teoriler nelerdir? Açık ve üstü kapalı tanıma ve toplu tanıma nedir? Uluslararası hukukta tanımanın ve tanınmamanın sonuçları nelerdir?
Genel olarak, hükümetlerin tanınması hususunda yaklaşımlar nelerdir? Objektif ve subjektif görüşler ile Estrada doktrini ve hükümetlerin de facto/dejure tanınmasını arasındaki farklar nelerdir?
DEVLETLERİN EGEMEN EŞİTLİĞİ DOKTRİNİ:
Sorudan beklenen: Devletlerin egemen eşitliği doktrinin esası ve bundan kaynaklanan temel ilkeler ile bunların modern uluslararası hukuktaki belirleyici rolünü tespit etmektir.
Yaklaşım: Egemenlik kavramı nedir ve bunun üç görünümü nelerdir: iç, dış ve ülkesel egemenlik...
Egemenlik kavramından kaynaklanan iki en temel ilke nelerdir: a. devletlerin eşitliği ve b. müdahale etmeme (kaçınma)
Devletlerin eşitiği doktrini, bundan kaynaklanan ilkeler ve doktrinin hukuki sonuçları nelerdir?
İç ve diş işlerine müdahaleden kaçınma yükümlülüğü nedir?
Ulusal (dahili) yetki kavramı nedir?
ÜLKESEL EGEMENLİK:
Sorudan beklenen: Egemenliğin en önemli belirleyicisi, tanımlanabilir bir coğrafi alan üzerinde münhasır hükümet ve hukuki işlevlerin yürütülebilmesi hakkıdır (Max Huber, Palmas Adası Davası, 1928). Ülke kazanma yollarının bu bağlamda incelenmesidir.
Bu konuda size iki beyan verilecektir:
Birinci beyan ülke üzerindeki hakkın belirlenmesi için ispata dair kurallardan, tanıma, sessiz kalma ve estoppel'in uluslararası hukuktaki rolüne ilişkindir.
İkinci beyan ise, Max Huber'in yine Palmas Adası Davasında (1928) ülkesel egemenliğin sürekli ve barışcıl sergilenmesinin ülkesel egemenlik hakkı (title) kadar etkili olduğu iddiasıdır.
Sizden bu beyanların değerlendirilmesi ve mümkünse bağdaştırılması istenir.
Yaklaşım: Klasik ülke kazanma yolları nelerdir? Bunları örneklerle karşılaştırın ve farklarını irdeleyin. Modern uluslararası hukuk bakımından değerlendirin.
Bu beyanlardan hangisi, hangi ülke kazanma yoluna uygulanır (özellikle işgal ve kazandırıcı zamanaşımı bakımından) ve nasıl uygulanır (tanıma, sessiz kalma ve estoppel'den herbiri kazandırıcı zamanaşımına nasıl uygulanır)?
DEVLETİN YETKİSİ:
Sorudan beklenen: Devletin cezai konulardaki yetkisinin dayandığı uluslararası yetki ilkeleri ve bunların somut bir olaya uygulanmasıdır.
Burada size, bir yabancı devlet vatandaşının bir başka devletin hükümetine karşı internet sitesi yoluyla muhalefet yapmasını içeren bir olay verilir. Yabancıya isnat edilen, hükümet aleyhine propaganda yapmak ve hükümet görevlilerine karşı saldırıları internet yoluyla teşvik etmek suçlarıdır.
Yaklaşım: Devletin yetkisinin dayandığı ilkeler nelerdir ve bunlardan hangileri davaya dayanak teşkil eder, hangileri etmez? Etmeyenlerin niçin etmediğini ve edenlerin ise, nasıl ettiğini açıklamanız beklenir.
Özellikle şu davalardan örnek vermeniz beklenir:
Cutting Davası (1886) [Moore, Digest of International Law, Vol.II, Washington, 1906, s.228] Mr Cutting, Amerikan vatandaşı, bir Meksikalı aleyhine itibarını zedeleyici bir beyanı Amerika'nın Texas Eyaleti'nde yayınlanan bir gazetede yayınlar. Daha sonra, Meksika'ya geldiği bir sırada tutuklanır ve kendisi Meksika hukuku uyarınca suç teşkil eden bir eylemden ötürü yargılanır ve hüküm verilir. Meksika, pasif kişisellik ilkesine dayanarak, yargılama yetkisine hakkı olduğunu iddia etmiştir. ABD ise, buna şiddetle karşı çıkmıştır. Daha sonra Amerikalı Yargıç Moore, Lotus-Bozkurt Davasındaki karşı oy şerhinde bu prensibi yine ağır bir şekilde eleştirmistir. Çünkü Moore'a göre, Türk vatandaşına karşı suçun işlendiği yerde zaten Türk Ceza Kanunu yetkiyi öngörmüş idi. Daimi Adalet Divanı ise, davada bu hususa değinmemiş ve daha çok objektif ülkesellik ilkesine dayanmıştır.
DEVLETİN YARGI BAĞIŞIKLIĞI:
Sorudan beklenen: Devletin yargı bağışıklığı ve özellikle ratione personae bağışıklığın incelenmesidir. Bağışıklık konusu veya işlevsel bağışıklık, bütün devlet görevlilerinin bir diğer devletin iç hukuk mahkemelerinin yetkisinden korunmasıdır.
Burada size, bir eski devlet başkanın iktidarı sırasında işlenen işkence suçlarının insanlığa karşı işlenen suçlardan olması iddiasıyla, bir yabancı devleti ziyareti sırasında yargılanmak üzere tutuklanması talebini içeren bir olay verilir.
Yaklaşım: Eski devlet başkanlarına tanınan yargı muafiyetini tanımlayınız. Devletin yargı muafiyetini insan hakları hukuku bağlamında değerlendiriniz.
Eski ve görevdeki devlet başkanları bakımından ratione personae bağışıklık nedir ve nasıl sonuçlar veririr.
11 Nisan 2000 tarihli Tutuklama Müzekkeresi Davası (2002 ICJ Reports) görevdeki devlet ve hükümet başkanları ile dışişleri bakanları hakkında mutlak muafiyet ilkesini teyid etmiştir. Peki ya eski devlet başkanları?
İç hukuk mahkemelerindeki ceza davalarında devletin bağışıklığını karmaşık bir sorundur. Bir görüş, bu muafiyetin sınırlı muafiyet haline gelebileceği yönündedir. Bunun örnekleri vardır: Nüremberg Mahkemeleri Şartı (227. md), Yugoslavya ve Rwanda Ceza Mahkemeleri Statüsü (7 ve 6. md'ler), özellikle Uluslararası Ceza Mahkemesinin Roma Statüsü (27. md), Miloseviç ve Charles Taylor davaları...
Çünkü ilk olarak, acaba bu meseleler daha çok iç hukuk mahkemelerinin keyfiyetine mi kalmıştır? Mesela Philipinler v Marcos ve ABD v Noriega...
ikinci olarak, uluslararası hukuk geleneksel olarak devlet başkanlarının resmi ve özel (şahsi) eylem ve işlemleri ararsında fark gözetmiştir.
Üçüncü olarak, sadece görevde bulunan devlet başkanı yabancı devletin ulusal mahkemelerinin yargısından mutlak muafiyete sahiptir. Bu R v Bow Street Magistrate, ex parte Pinochet (No.3) Davasında teyid edilmiştir.
Ancak bir dürdüncü gerekçe, Pinochet Davasında iddia edildiği gibi, eski devlet başkanının yargı bağışıklığı farklıdır. Çünkü ratione personae (kişi üzerinde) bağışıklık olmaktan ratione materiae (mesele, konu üzerinde) bağışıklık olmaya dönüşür. Böylece bağışıklık sadece görevdeyken hizmet sırasında yapılan resmi eylem ve işlemlerle sınırlı kalır.
Bu durumda dahi sorun, resmi eylem ve işlemlerin uluslararası hukuka aykırı olduğu durumlarda, örneğin insanlığa karşı suçlar teşkil etmesi halinde çıkar. Bu suçların bir uluslararası sözleşme ile ihdas edilmesi halinde, gerekli uluslararası icra mekanizmalarınında kurulması ile, sorun belki bir ölçüde ortadan kalkabilir. Ama böyle bir durumun bulunmadığı Pinochet Davasında ne yapılmalıdır: özellikle insanlığa karsı işlenen suçlar bakımından yorumlayınız.
R v Bow Street Magistrate, ex parte Pinochet (No.3) ([2000] 1 AC 147, House of Lords) Davası örneğini inceleyiniz. Ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Belçika arasındaki 11 Nisan 2000 tarihli Tutuklama Müzekkeresi Davası (2002 ICJ Reports) ile kıyaslayınız.
R v Bow Street Magistrate, ex parte Pinochet (No.3) ([2000] 1 AC 147, House of Lords) Davasında,
Agusto Pinochet Şili'de askeri juntanın başkanı idi ve seçimle iktidara gelen sosyalist Allende rejimini (Amerikan istihbarat teşkilatı CIA desteğiyle) Başkan Salvador Allende'yi başkanlık Sarayında öldürerek 11 Eylül 1973'de yıktı ve iktidarı ele geçirdi. Daha sonra kendisini devlet başkanı olarak atadı ve Şili'yi 1990 Mart ayına kadar yönetti. Askeri junta iktidarı sırasında, Şili, İspanyol, Fransız ve İsviçre vatandaşlıklarını taşıyan rejim muhaliflerinden binlerce kişi keyfi olarak tutuklandı, hapse atıldı ve 4000 üzerinde kişi ise ya ödürüldü ya da kayboldu.
1998 yılında Pinochet İngiltere'ye tedavi olmak üzere geldi. Ziyareti sırasında, İspanyol Baş Savcısı soykırım, cinayete teşebbüs, işkence, rehin alma ve komplo kurmaktan suçluların iadesi müzekkeresi ile İngiliz devletine başvuruda bulundu. Pinochet, her zaman sadece Şili vatandaşı olarak kalmış ve hiç bir zaman İspanyol vatandaşlığını taşımamıştır.
Bu suçlar bakımından İngiliz hükümeti tarafından iki geçici tutuklama müzekkeresi 1998 Ekim ayında düzenlenmiş ve İspanya'ya iadesine karar verilmek üzere Bow Magistrates mahkemesine havale edilmiştir.
Burada konumuzu ilgilendiren, R v Bow Metropolitan Stipendiary Magistrate, ex parte Pinochet Ugarte No.3 kararıdır. Bow Magistrate kararının temyizinde, Lordlar Kamarası Hakimleri 6'ya karşı 1 (Lord Goff) muhalefet ile dört olası görüşü incelediler ama konumuzu ilgilendiren iki husus:
a. uluslararası teamül hukuk hukukunda yargı muafiyetinin sağlanıp sağlanmadığı
b. yargı muafiyetinin ratione materiae mi, ratione personae mi olduğu meseleleridir.
Lordlar, ilk meselede uluslararsı teamül hukukunda (ve İngiliz hukukunda) yargı muafiyetinin bulunduğunu ve ikinci meselede ise, çoğunluk ile, bu muafiyetin ratione materiae olduğuna karar verdiler. Bu şu anlama gelir: iddia edilen işkence suçları Pinochet tarafından görevde iken işlenmiştir. Lord Millet, bunların özel (şahsi) eylemler olmadığını amaegemen veya hükümetin resmi eylemleri olduğunu ifade etmiştir. Bu görüş Lordların çoğunluğu tarafından benimsenmiştir. Sonuç olarak, Pinochet, bu suçlardan dolayı prima facie ratione materiae bağışıklığa sahiptir.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Belçika arasındaki 11 Nisan 2000 tarihli Tutuklama Müzekkeresi Davasında ise, hiç bir devlet veya hükümet başkanı veya dışişleri bakanı, görevdeyken, bir başka devletin ulusal mahkeme kararı veya tutuklama müzekkeresi gibi geçici tedbir kararı ile tutuklanamaz şeklinde bütün eylemlerinden ötürü ratione personae muafiyete hükmetmiştir.
KUZEY VE GÜNEY KUTUPLARININ HUKUKİ REJİMİ:
Sorudan beklenen: Uluslararası mekanlardan kuzey (Arctic) ve güney (Antractica) kutuplarının hukuki rejimlerinin kıyaslanarak açıklanmasıdır.
Yaklaşım: Kuzey kutupuna yönelik egemenlik iddiaları, sektör teorisi, Norveç ve Danimarka arasındaki Doğu Greenland'in Hukuki Statüsü Davasındaki UDAD kararı ve BM Deniz Hukuku Sözleşmesi ışığında incelenmesi ve bu günkü rejimin ne olduğu (çevre bakımından hangi anlaşmalara dayanan rejim...) açıklanmasıdır.
Güney Kutupunun durumu neden farklıdır (çünkü kuzey kutpundan farklı olarak buzulların yanında toprak parçasını içerir)? Egemenlik iddiaları nelerdir, niçin yapılmıştır? İkinci Dünya Savası sonrası ortaya çıkan durum nedir? 1959 Antarktika Andlaşması ne getirmiştir? Bu Antarktik Andlaşma Sistemi içerisinde getirilen çevrese korumasına ilişkin andlaşmalar nelerdir?
DEVLETİN SORUMLULUĞU:
Sorudan beklenen: Haksız fiilin bir unsuru olarak davranışın devlete isnat edilmesinin incelenmesidir. Özellikle BM Uluslararsı Hukuk Komisyonu tarafından hazırlanan BM Genel Kurulunda kabul edilen Uluslararsı Hukuka Aykırı Eylemlerinden Dolayı Devletin Sorumluluğuna İlişkin Maddeler ve uluslararası mahkeme kararları bakımından...
Yaklaşım: Devlet görevlilerine atfedilen eylemler, özel kişilere atfedilen eylemler ve isyancılara atfedilen eylemler...
Devlet görevlilerinin ultra vires davranışlarından ötürü devletin sorumluluğu
Özel kişiler bakımından ise, etkin kontrol testi (Nicaragua Davası 1986) ve genelde kontrol testi (Tadiç Davası 1999). Ayrıca devletin özel kişinin davranışını bilip, kabul ettiği durumlarda isnat meselesi nedir?
İsyan durumunda devlete sorumluluk isnat edilebilmesi hali Iran-ABD İddiaları mahkemesine sunulan davalar (Short v Iran, Yeager v Iran, 1987)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder